İhtiyacı olan da olmayan da, eli ayağı tutan da tutmayan da toplum içinde kendisini dilenci olarak izole edebiliyor. Kimin gerçekten çalışamaz halde olduğunu ve gerçekten ihtiyacı olduğunu bilmediğimiz için, çoğu zaman sömürüye maruz kalıyoruz.
Pek çoğumuz hiçbir şey yapmadan, satmadan dilenenlere göre, eline temsili de olsa bir selpak ya da su almış olanlara yardım etmeyi yeğleriz. Yani yaptığımız ve yapacağımız yardımları aslında karşı tarafın görünen durumuna göre belirleriz. İşte tam da bu noktada, son dönemlerde ortaya çıkan bir sömürü dikkatleri üzerine çekiyor. Zira bu sömürü kuru ve küflü ekmeğe muhtaç, açlıktan ufalayarak yiyor tablosu verilerek yapılıyor. Açlıktan ve yoksulluktan kuru ve küflü ekmeği ufalayıp yiyen biri hangi vicdana dokunmaz ki?
Pek çoğumuz hiçbir şey yapmadan, satmadan dilenenlere göre, eline temsili de olsa bir selpak ya da su almış olanlara yardım etmeyi yeğleriz. Yani yaptığımız ve yapacağımız yardımları aslında karşı tarafın görünen durumuna göre belirleriz. İşte tam da bu noktada, son dönemlerde ortaya çıkan bir sömürü dikkatleri üzerine çekiyor. Zira bu sömürü kuru ve küflü ekmeğe muhtaç, açlıktan ufalayarak yiyor tablosu verilerek yapılıyor. Açlıktan ve yoksulluktan kuru ve küflü ekmeği ufalayıp yiyen biri hangi vicdana dokunmaz ki?
Doğrusu bu tabloyu gördüğüm ilk 2 sefer cebimde ve arabamın bagajında ne var ne yoksa tamamını bağışladım. Ancak 3’üncü kez de aynı çöpün kenarında aynı sahneyi görünce sömürü işi dilencilik olduğunu anladım. Normal şartlarda ihtiyaç sahiplerine veya dilencilere cebimizdeki tüm parayı vermeyiz. Ancak kuru ve küflü ekmeği ufalayarak yiyen birini görünce insan elinde avucunda ne varsa vermek istiyor.
ÖZEL HABER
Banu Barlas
Kaynak: Banu Barlas