Radyoterapi Fiziği Uzmanı Doç. Dr.
Yiğit ÇEÇEN: Akdeniz Üniversitesi Hastanesinde hastaların radyasyon
sızıntısından zarar gördüğü iddialarının doğru olmadığı Adli Mercilerce
de ortaya konuldu.
Hürriyet Akdeniz gazetesi muhabiri Salim Uzun tarafından medyaya taşınan, Akdeniz Üniversitesi Hastanesi Radyasyon Onkolojisi tedavi cihazlarında nükleer deneyler yapıldığı, hastaların radyasyon sızıntısından zarar gördüğü iddiaları hem yerel hem ulusal basında geniş yer bulmuştu. Bu iddialar üzerine, suçlanan öğretim üyeleri tarafından hemen ardı ardına tekzip metinleri yayınlanmıştı. Geçtiğimiz gün yine Salim Uzun imzasıyla yayınlanan bir haber üzerine, haberde adı geçen Doç. Dr. Yiğit Çeçen, çok çarpıcı açıklamalarda bulundu. Daha önceki haberlerde Savcılık ve YÖK tarafından henüz karar dahi verilmeden, Akdeniz Üniversitesi Rektörlüğünce gizli yürütülmüş olması gereken bir soruşturmanın Hürriyet Muhabiri Salim Uzun’a servis edildiği, asılsız iddiaların gerçekmiş gibi haberleştirildiğini belirten Çeçen, Akdeniz Üniversitesi Rektörlüğünün ve bu haberleri yapan Salim Uzun’un alenen suç işlediğini söyledi.
“Eski Rektör Kurtcephe’nin iddianamesindeki tanıklıklar itibarsızlaştırılmaya çalışıldı”Doç. Dr. Yiğit Çeçen sözlerini şöyle sürdürdü: “Halen tutuklu olan Eski Rektör Kurtcephe'nin iddianamesinde mevcut Rektör Mustafa Ünal'ın da FETÖ iltisaklı veya irtibatlı olduğu iddiaları var. Aynı iddianamede eski Rektör Kurtcephe döneminde, 2014 yılında, kanser tedavilerinin aksamasına yol açan SIEMED isimli servis firması ile ilgili de iddialar var. Bu iddianame basına düşer düşmez mevcut Rektör Mustafa Ünal ve ekibi bu konuları gündemden düşürmek amacıyla Hürriyet muhabiri Salim Uzun aracılığıyla yerel ve ulusal basına “radyasyon skandalı” başlıklı haberleri servis ettiler. Salim Uzun’un, sadece Rektörlüğün ilettiği dosya üzerinden, şahsımın hiçbir şekilde bilgisine danışmadan, doğrudan adli yargıyı ve YÖK’ü yanıltmaya yönelik haberler yapması, Rektörlükçe yürütülen kumpası açıkça göstermektedir”.
“İhraç haberi yayınlandığında YÖK’ün kararı daha bana bile bildirilmemişti !”
Yiğit Çeçen, Salim Uzun’un yaptığı haberlerin zamanlamasının, gerçekleri saptırıcı şekilde atılan başlıkların, haber içeriklerindeki ifadelerin Üniversite yetkilileri ile işbirliği içerisinde faaliyet gösterdiğine dair en bariz deliller olduğunu ileri sürdü. Benimle husumetli kişilerin mesnetsiz iddialarını içeren bu soruşturma dosyası Savcılığa iletilir iletilmez, Üniversite yetkilileri de dosyayı eşzamanlı olarak Salim Uzun’a servis etti. Salim Uzun da, daha konu Savcılık tarafından soruşturulurken ve YÖK tarafından gündeme dahi alınmamışken bizleri baştan suçlu ilan ederek itibar suikastı gerçekleştirdi. Bu haberlerde, Kurtcephe döneminde kanser hastalarının tedavisinin aksatılmasına yol açan olayların esas sorumlusunun Kurtcephe ve ekibi değil, aslında bizzat bu skandalı ortaya çıkaran biz bilim adamlarının olduğu şeklinde ters algı yaratıldı. Bu çirkin haberleri Üniversite yetkililerinin YÖK’teki dosyayı özellikle yakından takip ettirip, hem YÖK Disiplin Kurulu’nu, hem de Savcılıktaki süreci aleyhime yönlendirmek amaçlı yaptırdığını düşünüyorum. YÖK kararıyla ihraç edildiğime dair haberi bile ilk defa Salim Uzun’un Hürriyetteki yazısından öğrendim. Oysa ki, tebligat tarafıma haftalar sonra ulaşmıştır. Kaldı ki, YÖK’ün aleyhimdeki son kararına karşı da idari yargıya başvurdum. Kamudan ihraç kararının iptal edileceğine dair en ufak bir şüphem de yok. Nasıl Üniversite Rektörlüğüne karşı idare mahkemelerinde açtığım davaları kazandıysam, bu davayı da kazanacağım. Yalan beyanlarla ve iftiralarla, apar topar bana idari cezalar verildi. Ancak, bu tür keyfilikle verilen cezaların hepsi teker teker idari yargı tarafından iptal ediliyor. Yapılan tertibin içinde rol alanlar suç ve suçlara iştirak etmişse bunlara karşı da hukuki haklarımı kullanacağım.
“ Akdeniz Üniversitesi ve Salim Uzun adli mercilerin kararlarını beğenmemiş”
Salim Uzun’un Savcılığın verdiği TAKİPSİZLİK kararına ve Rektörlüğün bu karara itirazına Hakimlikçe verilen RED kararına dair en son haberi de, besbelli ki, yine Üniversite yetkililerinin ona servis ettiği bilgiler ile yapılmış. Belgesiz, delilsiz içi boş bir kumpas dosyasından adli olarak başka türlü bir karar çıkması zaten beklenemezken, maalesef Salim Uzun, Savcılığın ve Mahkemenin kararlarına dahi dil uzatarak, “şok eden karar”, “savcılık/mahkeme dosyayı kapattı” gibi haddini aşan, yanlı ve yanıltıcı ifadeler kullanmaya devam etmiş, sanki ortada hastalar aleyhine en ufak bir durum varmış gibi “savcılık dosyaları kapatsa bile hastalar gitsin, bu bilim adamlarını kendileri şikayet etsin” gibi kanser hastalarını kışkırtan, kamuoyunu hala yanlış bilgilendirmeye çabalayan ve tolumda infial yaratan bir haber daha yapmıştır. Yerel basınımızın muteber gazetelerinden Hürriyet Akdeniz ekinin bu zihniyete sahip bir muhabir ile saptırma haberlere bu denli alet edilmesi de çok acıdır.”
Salim Uzun’un son haberinin telaşla ve alelacele ile kaleme alındığını belirten Doç. Dr. Yiğit Çeçen, “Zarar gördüğünü iddia ettiği bir hastayla ilgili kendi uydurma haberine atıf yapmış, onda da hastanın adını bile yanlış yazmış! Halbuki, basında da çıkan tekzipte, küçük hastamız Ece Dilara Sapmaz’ın Aralık 2014’te tedavi gördüğünü, kızımızın annesinin gözlemlediğini söylediği aksaklıkların nedeninin, radyasyon sızıntısı veya aşırı radyasyon gibi bir durum değil, SİEMED firmasının yol açtığı sorunlar nedeniyle tedavi hizmetinin aksaması olduğunu bizzat bizler dile getirmiştik. O günlerde Radyasyon Onkolojisi bölümümüzde tüm uyarılarımıza ve tutanaklarımıza rağmen işini iyi yapmayan ve kanser hastalarını mağdur eden bu firmayı o zamanki idarecilerin uzun süre kayırmış, korumuş olmaları, bu sırada hastalara gereğince hizmet verememekten dolayı içimiz kan ağlıyordu. 2014’teki SİEMED skandalı ile ilgili o kadar çok belge, haber ve şikayet var ki mevcut Rektörlükçe de örtbas etmek mümkün değil. Bunlar, halen tutuklu olan eski Rektör İsrafil Kurtcephe’nin iddianamesinde de oldukça detaylı anlatılan hususlardır zaten. 2015 ve 2016’da ise Üniversitemize bağlı bir birim olan Nükleer Uygulama ve Araştırma Merkezi (NUBA)’nın sunduğu bakım onarım hizmetleriyle tekrar sağlıklı ve sürdürülebilir bir tedavi ortamına kavuştuk. Açıkçası, Salim Uzun, telaştan ev ödevini bile iyi yapamıyor, kendi kumpasını kendisi ortaya çıkarıyor.” dedi.
“Yiğit Çeçen: Milletin kaynaklarını heba etmenin vebali çok ağırdır.”
Son olarak, yapılan bu büyük itibarsızlaştırma ve kumpas kampanyasının karşılıksız kalmayacağını belirten Doç. Dr. Yiğit Çeçen: “Tüm engellemelere rağmen, yıllar süren emeğimin karşılığında Doçentlik unvanını aldım. Beni bu vatan, bu Devlet yetiştirdi, eğitimime milyonlar harcandı, bir vatan evladı olarak milletime ve devletime borcum var. Hastalarım için çalışarak, öğrenci yetiştirerek, bilimsel araştırmalara devam ederek bu borcu mutlaka ödeyeceğim. Kişisel hesaplarla, şahsi husumetle, sahip oldukları makam ve mevkileri suiistimal etmenin, bu milletin kaynaklarını heba etmenin ve Devleti yanıltmanın vebali çok ağırdır, altından kalkılamaz.” dedi.
Kaynak: Banu Barlas