Akdeniz Üniversitesi İsrafil Kurtcephe’nin A Takımına Uymayanı Ekarte Etmeye Devam Ediyor
 
Akdeniz Üniversitesi’nde FETÖ üyeliğinden hapis yatmış eski rektörün kadrosu kendinden olanlara el vermeye devam ederken, kendisinden olmayan, biat etmeyenleri ekarte etmeye devam ediyor.
 
İsrafil Kurtcephe’den sonra gelen rektör Mustafa Ünal 167 akademisyeni araştırmadan FETÖ’CÜ ilan eden listeyi emniyete vermişti.  Bu listenin neredeyse tamamı mahkeme kararlarıyla sıfır iltisaklı olduklarını ispatlamasına rağmen göreve döndürülmedi çünkü FETÖ’CÜ değillerdi.
 
Rektör Özlenen Özkan döneminde geçtiğimiz yıl Murat Turhan’ın mobingine maruz kaldığı için intihar ettiği iddia edilen bilgisayar mühendisi Çağrı Sertaç’ın ölümünün muamması ise  mobingde gelinen son noktayı ortaya koyuyor.   Yine Prof. Dr. Ramazan Eryılmaz’a uygulanan mobbing ve yaftalamalar sonucu maruz kaldığı haksızlık da geçtiğimiz yıl Akdeniz Üniversitesine dair en çok konuşulan konular arasındaydı.
 
Son olarak türlü iftiralarla ve mobingle yenemedikleri Hüsnü Gülez ile tekrar uğraşmaya başlayan üniversite yönetimi, akla hayale gelmeyecek yollara başvuruyor. Personel  dairesi eski başkanı Hüsnü Gülez,  mali işlerden sorumlu olmadığı halde mali işlerden sorumlu muamelesi görerek, görevi kötüye kullandığı iddiası ile açığa alınıyor.
 
2014 yılındaki ifadeler kullanılarak saptırılıyor, üzerine siparişle yaptırılan haberlerde Gülez’in aklandığı halde hala geçmişteki yaftalar tazelenip 20 sene hapsi istendiğine ilişkin yalanlar yer alıyor.

 
 
Tıpkı Rahim Nakli Haberleri Gibi
Hüsnü Gülez aleyhinde siparişle yaptırıldığı apaçık olan haberlerde 2014 dönemindeki iddialar ve aklanılmış konular kullanılarak adeta yeniden yargılanıp 20 yıla kadar hapis cezası isteniyormuşçasına haberler yaptırtılıyor. Hatırlarsınız, geçtiğimiz sene en çok okunan haberler arasında yer alan “Cumhurbaşkanını Bile Kandırdılar” başlıklı özel haberimde, Ömer Özkan ve ekibinin rahim nakli yapılıp kalp atışı elde edilememesine ve canlı bebek olmamasına rağmen, 10 yıl önce yapılan rahim naklini 10 yıl sonraki doğan bebekle birleştirip; Türkiye’nin ilk rahim nakli bebeği olarak lanse ettiklerini ortaya koymuştum.
İşte şimdi de Hüsnü Gülez’e yönelik yapılan algı yönetiminde aklandığı ve memuriyete döndüğü halde 2014 ifadeleri gündeme getirilip, adeta yeni bir suç ortaya çıkmış ve 20 yıl hapsi isteniyormuş izlenimi yaratılmaya çalışılıyor.
 

Cumhuriyet ve Yeniçağ gibi gazetelerinde geçtiğimiz hafta “Akdeniz Üniversitesi yönetimi, 2014 yılında eski rektör İsrafil Kurtcephe'nin kadro karşılığı cinsel ilişkiyle suçlandığı davanın sanıklarından personel dairesi eski başkanı H.G. hakkındaki yeni suçlamalar üzerine soruşturma başlattı. Soruşturma sonunda ilahiyat fakültesinde görev yapan H.G. açığa alındı.” Şeklinde çıkan ve Hüsnü GÜLEZ’in hedef gösterildiği haberlerin gerçek yüzünü araştırdık.  
Kaset skandalında ismi geçen 5 kişi arasında Akdeniz Üniversitesi eski rektörü İsrafil Kurtcephe’den sonra üniversitenin eski İdari Mali İşler Daire Başkanı Hacer Doğru’nun da memurluktan çıkarıldığı ortaya çıktı. Sürekli işçi kadrosunda Ziraat Fakültesinde görevli Sibel Demir ve Serap Aksoy da ihraç edilmiş, sonrası kamuya dönüşleri ile ilgili davalarda bir süre önce ret kararları çıkmış, artık kamuya dönemeyecekleri kesinleşmiştir. Görüntü ve ses kayıtlarında “Rektör İsrafil Kurtcephe ile bir bayanın, bakireliğini vermesi karşılığı kadro anlaşması yapıldığı ve kayıtların kriminalin yaptığı incelemede gerçek olduğu ortaya çıkmıştı.” Kamudan ihraç edilenlerin içerisinde sadece; memur olarak o dönem Personel eski Daire Başkanı olan Hüsnü Gülez’in kamudaki görevine Danıştay 8’inci Dairesi’nin 2 Haziran 2021 tarihli kararı ile kesin olarak dönüşü onanmıştı.
Böylece Gülez’in suçsuz olduğu, 2 yıl süresince işsiz kalarak mağduriyet yaşadığı mahkeme kararı ile ortaya çıktı. Gülez; başına gelen olayların başlama tarihinin terör örgütü FETÖ/PDY ile mücadele dönemine denk gelmesinin bir tesadüf olmadığını defalarca dile getirmişti. Gülez’in FETÖ tarafından Bylock ve Twitter üzerinden ‘Gülez paralel düşmanıdır’ şeklinde fişlendiği de ortaya çıkmıştı.

Akdeniz Üniversitesinin mevcut ekibin içerisinde eski Rektör İsrafil Kurtcephe’nin ekibinin Rektör Prof.Dr.Özlenen ÖZKAN’ın, göreve atanması sonrası tekrar iş başı yaptığı haberleri basında çok kere yer almış hatta çıkan haberlerde İsrafil Kurtcephe’nin, Rektörlük yönetimi üzerinde etkisinin devam ettiği iddia edilmişti.

Bu iddialar halen basında tazeliğini korumakta iken; iddialara göre planlı bir şekilde, Gülez, önce Konservatuvardaki görevinden alınarak, İlahiyat Fakültesinde görevlendiriliyor, daha sonra Akdeniz Üniversitesi Rektörlüğü, Antalya 11. Ağır Ceza Mahkemesinden, 2014 yılında KOM Şubede ifade veren M.B’ın ifade tutanağını talep ediyor. İfade tutanağındaki iddialar araştırılmıyor. M.B. daha sonra hem YÖK’te hemde 11. Ağır Ceza Mahkemesinde yeminli verdiği ifadelerde kontrol edilmiyor ki bu ifadelerde “Hüsnü GÜLEZ’e ücretsiz ve faturasız bir cihaz teslim etmem söz konusu değildir…” beyanda buluyor. Beyan böyle olunca, M.B.nin, 2014 tarihli KOM da verdiği iddialar ortadan kalkıyor. Ancak Hüsnü GÜLEZ tüm bunlara rağmen açığa alıyor ve hakkında soruşturma başlatılarak, 11. Ağır Ceza Mahkemesinden resmi yazı ile alınan ifadeler basına servis edilerek, 20 yılla yargılandığı iddiasıyla, GÜLEZ’e karşı linç hareketi başlatılıyor.

Savcının mütalaası Gülez için “özel hayatın gizliliğini ihlal” dir. Diğer sanıklar için mütalaada belirtilen cezalar çok daha ağırdır.

Üniversiteler Bilimsel yöntem ve ilkelere göre örgütlenmiştir,
Hüsnü GÜLEZ’in, müdafileri, Av.Rumi MERCAN ve Av.Elif SOYLU, 29.04.2022 tarihinde soruşturma komisyonuna verdiği hukuk dersini andırır dilekçede,  “Bilimsel yöntem ve ilkelere göre örgütlenen üniversiteler, bir taraftan nitelikli insan gücü yetiştirmek, bir taraftan da akademik bilgi üreterek üretilen bilgi ve teknoloji ile ülkenin kalkınması, toplumun refahının arttırılması, insanlığın ilerlemesine katkı sunması amaçlanmışken; bu amaçları gerçekleştirmek için üniversite rektörleri geniş yetkilerle donatılmıştır. Hal bu iken, Akdeniz Üniversitesinin eski rektörlerinden FETÖ/PDY üyeliğinden hükümlüsü, Akdeniz Üniversitesi Rektörü iken 2014 yılında rektör olması nedeniyle kendisine tanınan yetkinin, kişisel nefsini tatmin için kullanmasına bağlı olarak işlediği fiiller nedeniyle yürütülen Adli Soruşturma sonucunda, Antalya 11. Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmıştır. Dosya karar aşamasına gelmiştir. Bu dosyanın sanıkları arasında, vekil eden Hüsnü GÜLEZ de bulunmaktadır.

Zaman Aşımına Uğramış
Hüsnü GÜLEZ’in müdafileri; “Soruşturmaya konu edilen ve 2014 yılında gerçekleştiği iddia edilen olaylara ilişkin halen ceza yargılamasının sürdüğünden, yargılamanın etkilenmesi niteliğinde olan ve yine 2547 Sayılı Yasanın 53/C maddesi gereğince 6(altı) yıldan fazla zaman geçmiş olması nedeniyle zamanaşımı süresi geçmiş olduğundan soruşturmanın sürdürülemeyeceği, aynı konuda daha önce Hüsnü GÜLEZ hakkında “Devlet Memurluğundan Çıkarma” cezası verildiği cezanın bozularak kararın kesinleştiği gözetilerek iş bu soruşturma dosyasının gecikmeksizin İŞLEMDEN KALDIRILMASINA” istemiştir.
 
Gülez’in, müdafileri; “Antalya 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 2021/145 Esas Sayılı Dosyası karar aşamasına gelmişken; 2014 yılında gerçekleşen ceza yargılamasına konu olay nedeniyle aradan 8(sekiz) yıl geçtikten sonra, vekil eden hakkında açıklamaya muhtaç halde ceza soruşturması başlatılmış ve “açığa alma” tedbiri uygulanmıştır. Soruşturma kurulunuzun ifadeye çağrı yazısının düzenlendiği tarihten itibaren soruşturma içeriği ayrıntılı şekilde yerel ve ulusal basında haber konusu edilmiştir. Bu durum göstermektedir ki; soruşturmanın gizliliği ilkesi de ihlal edilerek, Antalya 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 2021/145 Esas Sayılı dosyasındaki yargılamayı etkileme çabası içinde olunduğu, bu durumun Akdeniz Üniversitesi eski rektörü FETÖ/PDY hüküm özlüsü Antalya 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 2021/145 Esas Sayılı dosyasının sanığının etkisinin halen üniversite de karar almaya yetkili kişileri etkileme gücünde olduğunu göstermektedir. Yoksa; 2014 yılında gerçekleşen olay nedeniyle 2547 Sayılı Yasanın 53/C maddesindeki zamanaşımı düzenlemeleri karşısında 2022 yılında soruşturma başlatılması düşünülemez, Yukarı da arz ettiğimiz gibi, yürümekte olan ceza davasını etkilemeye dönük olduğunu düşündüğümüz iş bu soruşturmanın, Anayasamızın 138. Maddesindeki güvencelere aykırı olduğu gibi bu durum, ayrıca 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 277. Maddesinde ceza yaptırımına bağlanmış suç olarak düzenlenmiştir.” Şeklinde ifadelerin bulunduğu dilekçeyi Soruşturma Komisyonuna teslim ettikleri öğrenildi.
 
 


Kaynak: Banu Barlas